Ege Üniversitesi Biyokütle Enerji Sistemleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (BESTMER) Müdürü Prof. Dr. Günnur Koçar, Türkiye'nin yüksek biyokütle potansiyeline dikkat çekerek, "Ülkemizdeki biyokütle potansiyeli ele alındığında teorik olarak yıllık elektrik tüketiminin üçte birini karşılayabilecek oranda yüksek bir potansiyel karşımıza çıkabilmektedir" dedi.
KURULU KAPASİTENİN YÜZDE 60'I ÇALIŞIYOR
BESTMER Müdürü Prof. Dr. Koçar, ülkemizde bulunan zengin biyokütle potansiyeli ve çeşitliliğine, yeterli teknolojik alt yapıya rağmen, sayıca az tesisler dışında hayata geçirilemediğine vurgu yaparak şöyle konuştu; "Ülkemizin mevcut biyokütle kapasitesinin değerlendirilmesinde öncelikle kurulu güç ve toplam üretilen enerji miktarlarının karşılaştırılmasının yanı sıra kaynak çeşitliliği ve biyokütle dönüşüm yöntemlerine göre bir ayırımın yapılması da son derece önemlidir. Bu açıdan son üç yıllık veriler incelendiğinde, kurulu kapasitenin yaklaşık yüzde 60 oranında değerlendirilebildiği göze çarpmaktadır. Bu durumun gerçekleşmesinde hammadde tedariki, yanlış sistem seçimi veya verimsiz işletme gibi unsurlar öne çıkmaktadır. Bu yüzden toplam biyokütle potansiyelimizin kullanımından ziyade, ilk önce mevcut sistemlerin daha verimli çalıştırılması önem arz etmektedir. Çünkü biyokütle sistemlerinin güneş ve rüzgâr üretim santrallerinden farkı 7/24 çalıştırılabilmesidir. Sadece hammadde tedarik zincirinin doğru planlanması ve sistemlerin yüksek verimle işletilmesi durumunda sürdürülebilir biyoenerji sistemlerinin faaliyeti mümkün olabilecektir."
KURULU KAPASİTENİN YÜZDE 60'I ÇALIŞIYOR
BESTMER Müdürü Prof. Dr. Koçar, ülkemizde bulunan zengin biyokütle potansiyeli ve çeşitliliğine, yeterli teknolojik alt yapıya rağmen, sayıca az tesisler dışında hayata geçirilemediğine vurgu yaparak şöyle konuştu; "Ülkemizin mevcut biyokütle kapasitesinin değerlendirilmesinde öncelikle kurulu güç ve toplam üretilen enerji miktarlarının karşılaştırılmasının yanı sıra kaynak çeşitliliği ve biyokütle dönüşüm yöntemlerine göre bir ayırımın yapılması da son derece önemlidir. Bu açıdan son üç yıllık veriler incelendiğinde, kurulu kapasitenin yaklaşık yüzde 60 oranında değerlendirilebildiği göze çarpmaktadır. Bu durumun gerçekleşmesinde hammadde tedariki, yanlış sistem seçimi veya verimsiz işletme gibi unsurlar öne çıkmaktadır. Bu yüzden toplam biyokütle potansiyelimizin kullanımından ziyade, ilk önce mevcut sistemlerin daha verimli çalıştırılması önem arz etmektedir. Çünkü biyokütle sistemlerinin güneş ve rüzgâr üretim santrallerinden farkı 7/24 çalıştırılabilmesidir. Sadece hammadde tedarik zincirinin doğru planlanması ve sistemlerin yüksek verimle işletilmesi durumunda sürdürülebilir biyoenerji sistemlerinin faaliyeti mümkün olabilecektir."
